Osmanlı kıyafetiyle bir resmi.
Asıl adı Julien VİAUD olan Pierre Loti, 1850 yılında Fransa'nın Rochefort şehrinde doğmuştur. Denizcilik okulunu bitirerek 1873'te deniz subayı olur. Bu mesleğini 1910 yılına kadar devam ettirip emekliye ayrılır.
Julien VİAUD, Fransız edebiyatında 1881 yılından itibaren yazar Pierre Loti olarak tanınmaya başlar. Denizcilik mesleğinin yanında yazarlık onun tutkusu olur, hatta yazdıkları eserler beğeni toplar ve en çok okunan yazarlar arasına girer. 1891 yılında Academie Française seçilir. 1910 yılında Legion d'Honneur nişanı alır.
Julien Viaud 1868 yılından itibaren denizlerde sık sık seyahate başlar. 1876 yılında görevli olarak Akdeniz'e açılır. Bu yolculuğu esnasında ilk defa hayatında İstanbul'a gelir. 1876 yılında deniz subayı olarak gelen Loti 7,5 ay süreyle İstanbul'da kalır. Pierre Loti, bu şehrin kendisini büyülediğini ve aradığı gerçek huzurun bu şehirde olduğunu söyler. Loti İstanbul'a ve bu topraklarda yaşayan bir Osmanlı kızına aşık olur.
1876 yılında bir gönül aşkı ile başlayan sevgi İstanbul şehrinde kişileşip 1913 yılına kadar devamlı ziyaretlerle tazeliğini korur. Tam yedi defa İstanbul'a gelen bu Fransız yazar 1913 yılından sonra hayatının son günleri olan 1923'e kadar Türkiye'den ayrı kalır.
Pierre Loti'nin eserlerinde Türkiye denilince aslında her şey İstanbul’dur. Loti Türkiye'de İstanbul'dan başka sırasıyla İzmir, Bursa ve Edirne'yi de tanımıştır. Bursa Yeşil Türbesiyle ve Muradiye Külliyesiyle onu doğu mistisizmine götürdüğünden, kalbinde İstanbul'dan sonra özel bir yer tutmuştur. İstanbul, Pierre Loti için Türkiye'nin sembolünden ziyade tüm doğunun sembolü olmuştur.
Loti daha 1876 daki İstanbul'a ilk gelişinden itibaren kendisini bir Türk Dostu olarak hissetmiştir. Loti, Türklerin her zaman sevilen bir dostu olmuştur ve Türkler onun hep bu dostluk yönünü tanımışlar, bilmişlerdir. Fakat Loti'nin yazarlık yönü, özellikle eserlerinde Türkiye konusu pek işlenmemiş, araştırılmamıştır. Halbuki Pierre Loti'nin edebi hayatı ve kariyeri önce bir Türk romanı olan AZİYADE ile başlamış ve Supremes Visions d'Orient "Doğunun son görüntüleri" romanıyla sona ermiştir.
Aziyade romanı Pierre Loti'nin ilk eseridir. 1876 yılında İstanbul'a gelen Loti, burada tanıdığı bir Çerkez kızına aşık olur. Roman, Loti'nin bu kıza olan aşkını konu eder. Bir genç, güzel bir kıza nasıl aşık olabiliyorsa, Loti'de İstanbul'a öyle bağlanmıştır. Çünkü Aziyade romanı değişmeye hazırlanan, yeni bir devrin başlangıcı olan Türkiye'yi ve Türk toplumunu anlatmaktadır.
Loti Türkiye'ye 7 defa gelmiştir. Görevle veya özel olarak gelen Loti her gelişinde "yazarlık" yönünü kullandığından seyahatleri hiç bir zaman basit bir gezi şeklinde olmamıştır. Her gelişinde Loti'yi bu ülkeye çeken unsurlar, özellikler vardır. Tüm eserlerinde Loti bu çekiciliği çok güzel ve gerçekçi tasvirlerle kanıtlamıştır.
İstanbul'un güzelliği, aşık olduğu bir kadın onu bu rüyalar alemine çeken sadece iki özellik değildi; bunların yanında onun ruhunu fetheden İslam Dini ve Türk halkının yaşam şekli idi. Bu son iki unsur yazarın zihnini tüm yaşamı boyunca meşgul etmiştir. Loti, Türkiye ile ilgili tüm eserlerinde tarihlere, mekanlara özel bir önem vermiş yerleri, isimleri, hep Türkçe kullanmıştır. Sadece Aziyade romanında 100 tane Türkçe kelime vardır.
Pierre Loti, önce Hasköy'de bir ev kiralamış, daha sonra Divanyolu'nda oturmuştur. Evin sokağına ve Eyüp Mezarlığı çevresinde ki bir kafeye onun adı verilmiştir.